1 Şubat 2009 Pazar

Sorgu

Gercekten merak ediyorum.

Sorgulayacak bir sürü buyuk büyük konu olmasına ragmen, neden kucuk konuları ve ayrıntıları sorgulamakta ısrarlıyız?

Ve neden bu kategori insanlara özellikle taksiciler, garsonlar, tamirciler…vb gibi isteklerinizi soylediğiniz ve bu isteklere sorgusuz karsılık almayı beklediğiniz insanlar dahil oluyor ?

Mesela bir taksiciye “tesvikiyeye gideceğim ama tesvikiye sapagından değil de nisantası uzerinden gidelim” dediğimizde neden yuzbeş soruyla karsı karsıya kalıyoruz?

Veya “ferikoyden bomontiye gidelim” dediğimizde neden her seferinde “bomontiden gidersek bir sokakta donus olmuyor, ferikoyden gitmek zorundayız” demek zorunda kalıyoruz?

Bir restoranda bir masaya oturdugunuzda ve beklediğiniz biri de varsa ve beklediğiniz kişi yolda oldugu için size siparişini telefonda verdiyse ve garsona 2 kişilik yemek soyluyorsanız garson bunu sorgulamak zorunda mı?

Ben belki manyagım ve 2 kişilik yemek soyluyorum, değil mi sayın seyirciler , olamaz mı yani?

Sen git bir zahmet neden dogalgaz zammı oluyor acaba diye sorgula değil mi ama?

Benim guzergahımla siparişimle ne alıp veremediğin var?

3 Ocak 2009 Cumartesi

Belge 1

Belge 1
Türkçe word
Türkçe kelime
Kelime-i izan
Seçtik bir template o da Garamond cıktı. Garamond’u severim ama çoklukla kullanmam.
Fontları sevmem. Kendi fontumu kendim yapmayı tercih ederim. Bu konuda çalışmalarım devam ediyor.Neden bize verilmiş fontlardan birini seçmeye mahkum olalım değil mi sayın seyirciler?
Seçtikleri fonta gore insanların tahlillerini yapmayı daha çok severim.
Örneğin Tahoma kullanan bir insanın sınırları cok fazladır. Ciddidir.
Arial kullanan insan sadedir. Otorite kurmayı sevebilir. Ama sadeliği onu daha naïf yapar.
Calibri kullanan bir insan font seçmeye üşenmiştir. Outlook ne verdiyse onu kullanır. Ainesi iştir kişinin lafa bakılmaz düsturuyla hareket eder.
Trebuchet ms kullanan bir insan yatay yazı yazar genellikle. Bu yuzden trebuchet ms ona en yakın gelen fonttur. Eğlenceli bi insandır.
Comic sans seçen insanlardan her zaman nefret etmişimdir. Comic sans cok kişiliksizdir. Komik bir şeyi comic sans ile yazınca hiç de komik olmaz.
Neden kendimizi yayınlama heyecanı içindeyiz?
Eskiden fanzin neyin çıkarırdık. Şimdi bloglar acıyoruz. Kişisel yayınlar yapıyoruz. Lafları ortalara koyuyoruz. Alan alıyor almayan ortaya koyup gidiyor.
Artık herkes ünlü. Kimse 5 dk lığına da ünlü olmuyor artık. Herkes ünlü. Herkesin egosu büyüdü. Kimse mütevazi değil. Kimsenin yaptığı işin sınırlarına tahammulu yok. Herkes herkese burnunu sokabiliyor. Özelleşme diye birşey kalmadı. Kimse özelleşemiyor. Herkes herşeyi seviyor. Herkes herşeyden anlıyor. O yuzden sayın seyirciler doktorluk muhendislik eczacılık gibi yaptıgının sınırları olan meslek insanlarının kafaları cok daha rahat diye düşünüyorum. İnsanın sınırı olmadığı gibi mesleğin de sınırı olamaz deyip bu konuyu kapatalım.
Zaman geçiyor. Yaş geldi 26’sına. Fena bir yaş değil. Çok da zevkli bir yaş.
Peki zaman çok hızlı akıp giderken aynı ivmeyle tersine doğru bir özümseme yaparsan geçmişte mi kalmış olursun yoksa aynı ivmeyi yakaladığın için zamanı da yakalamış olur musun?
Felsefe yapmaya lüzum yok.
Haydi blog hayırlara vesile olsun
Amin